Yazar arşivleri: yonetici

22-23 Ekim Kuş Atlası Çalıştayı

ek-1_program_pngKuş Atlası çalıştayı 22-23 Ekim tarihleri arasında Hacettepe Üniversitesi Biyoloji Bölümü Altan Günalp Salonu’nda gerçekleşecek. Gönüllülerin ve akademisyenlerin katılımıyla gerçekleşecek olan çalıştayda atlas metodolojisi, eBird kullanımı, dağılım modellemeleri, farklı ülkelerdeki atlas çalışmaları gibi konular anlatılacak. Çalıştayda atlas arazisi ve popülasyon tahmini gibi uygulamaların yanı sıra atölye çalışmalarına ve sorunların tartışılacağı oturumlara da yer verilecek.

Çalıştayın moderatörlüğünü kuş gözlemcisi ve SAD-AFAG’ın yürütücüsü Cem Orkun Kıraç yapacak. Hacettepe Üniversitesi Biyoloji Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Utku Perktaş ve kuş gözlemcisi Süleyman Ekşioğlu da önemli konulardaki sunumlarıyla çalıştaya katkıda bulunacak.

BirdNumbers2016 Konferansı

dsc_6544_lg5-10 Eylül 2016 tarihlerinde, Kuş Atlası çekirdek ekibi olarak Almanya’nın Halle kentinde düzenlenen BirdNumbers2016 Birds in a Changing World (Değişen Dünyada Kuşlar) konferansına katıldık. BirdNumbers, Avrupa’daki Atlas ve kış ortası su kuşu sayımı (KOSKS) çalışmalarını koordine eden EBCC (Avrupa Kuş Sayım Konseyi) tarafından 3 yılda bir düzenlenen ve kuşlarla ilgili araştırmaların sunulduğu bir konferans.

Avrupa’da 2013 yılında çalışmaları başlayan Avrupa Üreyen Kuş Atlası 2 (EBBA2), bu yılki konferansta en geniş yer ayrılan konuydu. Pek çok araştırmacı yaptıkları sözlü sunumlar ve poster sunumlarıyla, çalıştıkları ülkelerde yürütülen atlas çalışmalarının geldiği noktayı anlattı. Türkiye Üreyen Kuş Atlası ekibi olarak biz de EBCC komitesine ve konferans katılımcılarına, Kuş Atlası’nın son durumunu anlatan bir poster sunumu yaptık. Posterimiz bilim komitesi tarafından verilen ikincilik ödülünü kazandı. Bu posteri görmek için bağlantıya tıklayabilirsiniz.

verena

D. Eylül Dizdaroğlu, EBBA2 Yürütme Kurulu Başkanı Verena Keller’a Türkiye Üreyen Kuş Atlasını anlatıyor.

14203147_10154624784023777_472409637896660652_n

Kerem Ali Boyla, EBCC komite başkanı Ruud P.B. Foppen ‘den ödülümüzü alıyor.

Konferansta bölgelere göre uygulanan atlas metodolojisi, dağılım haritalarının oluşturulmasında kullanılacak modellemeler, iklim/dağılım ilişkisi analizleri, kuş popülasyonlarında değişime yol açan çevresel etkenler gibi konularda çok sayıda sunum ve çalıştay gerçekleşti. Biz de konferans boyunca Türkiye’de uyguladığımız metodolojiyi ve yapacağımız dağılım analizlerini pek çok ülkeden gelen araştırmacılarla tartışma olanağı bulduk.  Konferansa katılmadan önce elimizdeki  1 yıllık veriyle yaptığımız analizler çok faydalı oldu. Metodumuzu somut veriler kullanarak Atlas uzmanlarıyla tartıştık ve 2017 yılında metodolojide küçük değişiklikler yapma kararı aldık.

les

D. Eylül Dizdaroğlu ve Kerem Ali Boyla, SABAP2’nin proje lideri ve Animal Demography Unit’in başkanı Les Underhill’le birlikte.

Konferansta sürpriz bir gelişme oldu ve Güney Afrika Kuş Atlası Projesi’yle (SABAP2) Türkiye Üreyen Kuş Atlası’nı kardeş proje haline getirdik. SABAP2, EBBA2’den daha farklı stratejiler uyguluyor ve atlas çalışmalarında çok aşama katetmişler. Çok geniş bir yüzölçümüne sahip olan Güney Afrika’da kuş gözlemcilerinin çoğu Johannesburg, Cape Town ve diğer ana şehirler ve ana yollar üzerinde yoğunlaşmış. Kayıtların çoğu bu bölgelerden geliyor. SABAP2, bu sorunu aşabilmek ve kuş gözlemcilerinin diğer alanları ziyaret etmelerin sağlamak için tamamen atlas karesi üzerinden çalışan kendi sistemlerini kurmuş. Öncelikleri ülkedeki bütün karelerin ziyaret edilmesi. Sonuçlar çok etkileyici. Bilim, sosyal medya ve teknoloji sayesinde kuş gözlemciliği çok etkili bir doğa koruma aracı olmuş. SABAP 2, Güney Afrika sınırlarının dışına taşarak Afrika’daki diğer ülkelerin kuş atlaslarını da tamamlamaya çalışıyor.

 

Konferans fotoğraflarının tümünü görmek için bağlantıya tıklayabilirsiniz.

BirdNumbers 2016 Fotoğrafları

 

Aladoğan (Falco vespertinus) İçin Üreme Kodu C13!

Aladoğanın (Falco vespertinus) bilinen üreme bölgesi Türkiye sınırları dışındadır. Daha önce Türkiye’de türün yuvalama kolonisi ya da yalnız üreyen bir çifti kayıt edilmemiş. Varsa da böyle bir kaydın varlığından haberimiz yok.

Türkiye’deki bazı kayıtlara bakacak olursak;

eBird’de üreme döneminde görülmüş muhtemel bir çiftin kaydı var ve bu kayıda en fazla B3 üreme kodu ”Üreme döneminde uygun üreme habitatında bir Çift gözlendi’’ verilmiş. Gözlem kaydı için tıklayabilirisiniz.

Bir başka gözlemde göç döneminde çiftleşen bireyler görülmüş (bkz: Şekil1). Bu durumu aladoğan araştırmacılarına sorduk. Çiftlerin göç döneminde bir araya gelebildiğini bu dönemde görülen çiftleşmelerin eş seçimine yönelik olabileceğini ayrıca bu tür çiftleşmelerin görülmesinden kısa süre sonra çoğu çiftin ortadan kaybolduğunu öğrendik (Palatitz & Szabolcs, 2016). Çiftleşen bu iki birey daha sonra üremek için Türkiye sınırları dışında bir yuvalama alanı seçmiş olabilir. Bu durum için kullanılabilecek  üreme kodu B5 ”Çiftleşme ve Kur davranışı’’ olur.

ekran-alintisi

Şekil 1. Çiftleşen aladoğanlar © Murat Yıldız

Bunun dışında üreme döneminde alınmış başka kayıtlarımız da var. eBird’deki kayıtları incelemek için buraya tıklayabilirsiniz.

Yurt dışındaki kayıtlara bakacak olursak;

Kuzey İtalya’da (20 yıl önce) türün bilinen üreme bölgesi dışında kalan üreyen bir popülasyonu ortaya çıkmış. Bazen Fransa’da (1997-2002) bilinen üreme bölgesinden çok uzakta başarılı üreme gerçekleştiren yalnız üreyen çiftler görülmüş (Palatitz, 2016). Tür bilinen üreme bölgesinin dışında da üreyebilir.

Bu yılsa Türkiye’de Kuş Atlası arazi çalışmalarında türün kullandığı bir yuva tespit edildi. Yuvayı kullanan çift haziranın son haftasında fotoğraflandı. Ancak kullanılan yuvanın içinde yumurta ya da yavru gözlenemedi. Çifti rahatsız etmemek için alanda kısa süre kalındı ve bu süre içinde erkek bireyin yuva içindeki durumunu ve yakın çevrede dolanan dişi bireyi Kadri Kaya fotoğrafladı (bkz: Şekil2). Gün içinde yapılan ikinci ziyarette erkek bireyin yuvanın hemen yakınında tünemiş hali de fotoğraflandı (bkz: Şekil3).

disi-aladogan

Şekil 2. Dişi aladoğan © Kadri Kaya

erkek-alad

Şekil 3. Erkek aladoğan © Kadri Kaya

Çifti kısa süre gözlemlediğimiz için türün üreme başarısı hakkında yeterli bilgi sahibi olamadık. Yuvada yavru ya da yumurta var mıydı? Çift o yuvayı kaç günden beri kullanıyordu? Yuvaya besin getiren bireyler oldu mu? Söz konusu çiftin çiftleştiği görüldü mü? Aşağıda da açıkladığımız üzere bu soruların hepsi cevapsız kalmış durumda.

Türün üreme başarısı gösterip göstermediğini anlamak üzere ikinci bir ziyaret de yapıldı. Söz konusu yuvayı ağaçtan düşmüş halde bulduk. Yerdeki yuvanın içinde yumurta kabukları bulduk. Bu ziyaret süresince çift alanda görülmedi. Kabuk ölçümlerini ve fotoğraflamasını yapan Cem Orkun Kıraç aladoğan araştırmacılarına sorularını yöneltti (bkz: Şekil 4 ve Şekil 5). Yumurta kabuğunun aladoğana ait olmadığını öğrendik.

20160720_062450

Şekil 4. Yerdeki yuvada bulduğumuz yumurta kabuğu. © Cem Orkun Kıraç

falco-vespertinus-_-and-passer-haspaniolensis-egges_tr-breeding-bird-atlas

Şekil 5. Yumurta boyu ölçümü. © Cem Orkun Kıraç

Eski bir saksağan yuvası olan bu yuvanın etrafında söğüt serçelerinin (Passer hispaniolensis) yuvaları da vardı, aladoğanlar yuvayı kullanırken söğüt serçelerini de yuvanın etrafında görüyorduk. Yuvayı yere düşmüş halde bulduğumuz ikinci ziyarette söğüt serçelerinin henüz çatlamamış yumurtalarını da kuru otlardan yaptıkları yuvaların içinden çıkarmıştık (bkz: Şekil6).

20160720_063418

Şekil 6. Küçük ve kırılmamış yumurta söğüt serçesi (Passer hispaniolensis) yumurtasıdır. © Cem Orkun Kıraç

Yeterli gözlem yapamamış olmamız ve ikinci ziyarette yuvayı yerde bulmuş olmamız nedeniyle bir çok sorumuz cevapsız kaldı.

Sonuç olarak sadece türün alandaki varlığını görme şansına eriştik, bu gözlemin bile ne kadar heyecan verici olduğunu tahmin edebilirsiniz 🙂

Aladoğan tehdite açık (NT) bir türdür. Tür üzerindeki tehditleri arttıracak paylaşımlar yapmamayı ilke ediniyoruz.

Doğa Fotoğrafçılığı Etiği

16424318-8925-40be-9838-87efbee0176fDoğa her zaman biz doğaseverler ve yaban hayat fotoğrafçıları için huzur bulma yeri. İnsan etkisinin en az, ancak biyolojik çeşitliliğin zengin olduğu doğal alanlarda bulunmak; yaban hayatı doğal yaşam alanlarında izlemek ve görüntülemek büyük bir haz verir bizlere. Öte yandan, elde ettiğimiz görüntülerin bazen canlılar açısından, belki o an fark etmediğimiz büyük bedelleri olabilir. Sahada yapılan çekimlerden sonra görüntülerimizi film üzerine veya hafıza kartına aktarıp mutlu bir şekilde evlerimize döneriz. Sonrasında sabırsızlıkla sonuçlara bakar; onlarca, yüzlerce kareden en iyilerini seçer, bunları büyük bir mutlulukla izler ve sevdiklerimizle paylaşırız. Bazen dergilerde veya web sitelerinde yayınlarız. O zaman bizden mutlusu yoktur. Ancak, fotoğraf çekimi sırasında yaban hayat ve doğal yaşam alanları üzerinde yarattığımız etkinin farkında olmayabiliriz. Belki görüntülediğimiz canlıyı ısrarlı bir şekilde kovalamış ya da kuluçkadaki ebeveynleri anlamsız bir şekilde ürkütmüşüzdür. Ya da fotoğraf çekme uğruna, avını yakalamak için son enerjisini kendisine saklayan bir canlının takatini tüketmesine neden olmuşuzdur. Ya da kışın buz tutmuş gölün ortasındaki sukuşlarını kaçırarak, civardaki tek dinlenme yerlerinden etmişizdir… Bu sorgulamaların ve etik tartışmaların yakın zamanda başladığını ve yeni bir konu olduğunu düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Öncelikle, bu konuların doğa korumacılığın dünya ölçeğinde tartışılmaya başladığı 1970’li yılların başından bu yana sürdüğünü ve zaman içinde şekillendiğini vurgulayalım. Artık doğa fotoğrafçılığı kuralları genel kabul görmüş durumdadır ve akl-i selim tüm korumacılar, çevreciler ve yaban hayat fotoğrafçılarının uydukları törel ilkeler haline gelmiştir. Bir yaban hayat fotoğrafçısının kendi fotoğraf tatmini için farkında olarak veya olmayarak, zaten gittikçe kaybolan doğal yaşam ortamları ve yaban hayata olumsuz etkide bulunması olmayacak bir şey değildir. Bunu eski bir Fahri Av Müfettişi kimliğim ve 22 yılı geçkin doğa fotoğrafçısı deneyim ve bilgilerimle rahatlıkla söyleyebilirim. Ayrıca yabancı araştırmacı ve fotoğrafçıların makaleleri de yazımda aktaracağım prensipleri kuvvetle desteklemekte.

Doğa / Yaban Hayat Fotoğrafçılığının Olumlu ve Olumsuz Katkıları

Aslında hiç birimizin yaban hayat fotoğrafçılığı gibi güzel etkinliği gerçekleştirirken doğal yaşam alanlarına ve barındırdığı yaban hayata kasıtlı zarar verme gibi bir düşüncesi olmadığından eminiz. Ülkemizde son 4 yılda ciddi artış gösteren yaban hayat fotoğrafçılığı ve özellikle kuş fotoğrafçılığı gurur verici bir olgudur. Türkiye’de kuş gözlemcisi sayısı 1000 in oldukça üzerine çıkmış, kuş/yaban hayat fotoğrafçısı sayısı ise 1000 seviyesine yaklaştı. Bu sayılar her geçen gün artma eğiliminde. Özellikle bilim camiasına ve koruma amaçlı projelere yaptıkları katkıları düşünürsek yaban hayat fotoğrafçılığı ve doğa fotoğrafçılığı eşsiz birer araç. Örneğin, kurumakta olan bir sulak alan ya da gölün kıyısındaki drenaj kanalı fotoğrafı bir derneği harekete geçirebilir. Hatta ilgili resmi kurumun kararlarına yön verebilir.

Farkında olmadan fotoğrafladığımız bir bitkinin aslında nokta endemiği bir canlı olması ve bu yüzden o alanın Türkiye’nin Önemli Doğa Alanları’ndan birisi olmasına katkıda bulunmamız mümkün olabilir. Ya da nesli azalan bir kuş türünü fotoğraf makinemizle saliseler içinde dondurarak kuşun dağılım haritasını güncelleyebiliriz. Buna benzer birçok olumlu örneği gördük, görmeye de devam ediyoruz.

Yaban hayat fotoğrafçılığının katkısını gösteren en çarpıcı ve güzel örneklerinden bazıları; Kuş Araştırmaları Derneği’nin “Akbabalar Bilgi Dosyası “ (2005) yayını ile Doğa Derneği’nin “Türkiye’nin Önemli Doğa Alanları” (2006), Sualtı Araştırmaları Derneğı’nin “Akdeniz fokunun önemi ve Türkiye’de korunması” (1998) ve Çevre ve Orman Bakanlığı’nın “Çevre Penceresinden Türkiye” adlı (2007) kitapları. Ayrıca, http://dogalhayat.org www.trakus.org www.trakel.org www.tramem.org fotoritim eFotoğraf dergisi ve www.fotokritik.com sitelerindeki doğa ve yaban hayat fotoğrafları (rahatsızlık verilerek çekilmiş olan yuva ve yuvada yavru fotoğrafları hariç), en hafif anlamı ile toplumumuzda doğa ve yaban hayatı sevgisini artırmaya azımsanmayacak katkılarda bulunduğu kesin. Bunlar yaban hayat fotoğrafçılığının bilime ve doğa korumaya olumlu etkileri. Ancak yaban hayat fotoğrafçılığını icra ederken, gerek doğa korumaya katkısı olsun gerekse olmasın, bir şekilde yaban hayata zarar verebileceğimiz gerçeğini de yadsımak çok yanlış olacaktır. Unutmamak gerekir ki, bizlerden biri yaban hayata olumsuz bir etkide bulunursa bunun o anlık etkisi 1’dir. Ancak yanlış yapan birini örnek alan onlarca hatta yüzlerce yaban hayat fotoğrafçısının aynı görüntüyü alma arzuları, bu etkinin 10’la hatta 100’le çarpılması anlamına gelecektir. Bizler bilinçli yaban hayat fotoğrafçıları olarak bu anlamda büyük sorumluluk üstlenmiş bulunmaktayız. Keza nasıl bizlerin o nadir görüntüyü alma hakkımız varsa, aynı şekilde arkamızdan veya yanımızdan gelenlerin de o nadir anı yakalama ve alma hakkı olacaktır. Biz zarar verme pahasına da olsa etkileyici ve nadir bir fotoğrafı çekip, belli ortamlarda paylaşıp yayınladıktan sonra, diğer yaban hayat fotoğrafçılarına “lütfen o nadir canlıyı fotoğraflamaya çalışmayın, rahatsız olabilir” deme şansını yitirmişizdir. Çünkü diğer alanlarda olduğu gibi bu konuda da toplumda hepimiz eşit haklara sahibiz. Kimsenin kimseden önceliği veya üstünlüğü yok. Ve hiçbirimiz başkalarına “ben o nadir canlıyı yuvasında fotoğrafladım ama sen fotoğraflama” şeklinde telkinde bulunamayız.

Bu çerçevede, yaban hayat ve daha genel anlamda doğa fotoğrafçılığının henüz yeni geliştiği ve özellikle 2004’den sonra atağa kalktığı ülkemizde, fotoğrafçılara bu işi doğal yaşama ve ekosisteme zarar vermeden yapmalarını kuvvetle tavsiye ederim. Yukarıda aktarmaya çalıştığım gibi, doğru şekilde icra edilen yaban hayat fotoğrafçılığının doğal alanları koruma, doğadaki canlıları kitlelere tanıtma, nesli azalan canlılar hakkında bilinç yayma gibi oldukça pozitif katkıları vardır. En ideali, mevcut bir doğa koruma/araştırma projesinin ekibine fotoğrafçı olarak dahil olmak ve zaten alanda bulunacak araştırmacıların yanında en az etkiyle görüntüleme avantıjını kullanmak olacaktır. Ben yaban hayat fotoğrafçılığı yaşantımda bunu çok büyük oranda uyguladım. Böylece hem araştırmalara hem de doğa korumaya katkım oldu. Kısacası, çok sevdiğim bu işi yaparken mümkün olduğunca toplamda sıfır ya da çarpanda 1 etkisine yaklaşarak varlığımdan kaynaklanacak etkimi olabilecek en aza indirmeye çalıştım.

Doğa, yaban hayat veya kuş fotoğrafçılığında temel olan şu olmalı: Obje olan yabani canlılın ya da hedef alınan türün yaşam şekline özellikle üreme döneminde rahatsızlık verme seviyesine ulaşmadan, hedefteki canlının dünyasına sadece “gözlemci” olarak katılmak ve “rahatsızlık katma etkisi” yaratmadan belgelemek. Kısacası, tüm doğa araştırmacıları, fotoğrafçıları veya belgeselcileri doğal süreçlere rahatsızlık verici müdahil olmamalı, ancak doğal yaşamın, doğal süreçlerin yansıtıcısı, gözlemcisi olmalı, dolaylı veya doğrudan olumsuz etkide bulunmadan sadece fotoğraflamalıdır. Eğer yaban hayat fotoğrafçısı olarak bizden kaynaklanan olumsuz bir etki hissedersek ne yaptığımızı dönüp düşünmeli ve sorgulamalıyız. Zira kişisel başarılar veya keyif amaçlı eylemler, doğanın kendisinden, hele nesli azalan canlılardan daha önemli değildir! Doğa zaten bu yüzden yok olmuyor mu?

Doğa / Yaban Hayat Fotoğrafçılığı Temel Prensipleri

Yukarıda aktarmaya çalıştığım bu etik kavramı hayata geçirmek için evrensel olarak algılanabilecek kuralları şu şekilde özetleyebilirim;

1- Bulunduğunuz ortamı ve içindeki canlıları, hatta belli bir tür hedefiniz varsa hedefteki canlı veya canlıları tanıyın, davranışları, yaşam döngüleri hakkında iyi bilgi edinin.

2- Elde ettiğiniz bilgilere dayanarak, ortamda bulunan canlıların karakteri ve özelliklerine göre optimum mesafelerden çekim yapın. Bu mesafeyi obje olan canlının tepkilerine göre rahatlıkla kendiniz oluşturabilirsiniz. Durum gerektiriyorsa hiç yaklaşmayın.

3- Bütün canlıları, özellikle IUCN kriterlerine göre nesli tehlike altında olan canlıları (CR, EN, VU kategorilerde), ürkütmeden veya en az rahatsızlığa neden olarak fotoğraflayın.

4- Bir canlıyı fotoğraflamak isterken, canlı rutin davranışlarını keserse (örneğin besleniyorken yemeyi kesmesi ya da durduğu yerde alarm pozisyonuna geçmesi) rahatsız olduğa karar verin ve bu noktada durun. Duruma göre sakince geriye dönün. Mevcut ise daha uzun odaklı lens kullanarak çekimlerinizi yapmaya çalışın.

5- Uzun odaklı merceğiniz yoksa ve objeye uzak kaldıysanız, dürbün veya teleskobunuzu kullanarak “digiscoping” tekniği ile görüntü alın. Bu da mümkün değilse dürbün veya teleskobunuzla gözlem yaparak gözleminizi kayıt altına alın, verileri ise ilgili dernek, üniversite, araştırma enstitütüsü veya resmi kurumlara aktarın.

6- Yaban canlılarını kur yapma sırasında, yuvada, kuluçkada veya yavrulu halde görüntüleme düşüncenizi iptal edin ya da (bir aşağıdaki maddede örnek verildiği üzere) uygun bir durum yakalayana kadar erteleyin.

7- Üreme alanına kesinlikle sadece fotoğraflama amacıyla girmeyin.

8- Üreme alanlarında yapılan veya yapılacak olan bilimsel/akademik araştırmaları takip edin. Bilimsel/Koruma/Akademik temelli proje veya çalışma ekibine dâhil olabiliyorsanız ancak bu imkanı kullanarak üreme, yuva veya yavru fotoğraflama işini üstlenin. Bu durumda bilimsel ve/veya koruma amaçlı yapılacak bir çalışmaya entegre olarak olumsuz katma değer etkinizi en aza indirmiş olursunuz. Ancak unutmayın, konuya (üreyen çifte, koloniye veya yuvaya) araştırmacılardan daha yakında olmanız veya daha uzun süre alanda kalmanız bu avantajı yok edecektir.

9- Kendinizi ve ekipmanlarınızı beklenmedik durumlara göre hazırlayın. Böylece, ekipmandan veya araçlardan kaynaklanan olumsuz durumların süresini ve bölgede fazla zaman harcama olumsuzluğunu en aza indirmiş olursunuz.

10- Doğada her daim sessiz olmaya özen gösterin. Canlılara yaklaştığınızda veya yaşam alanlarına girdiğinizde aranızda sesli konuşmalar yerine kısık sesle konuşun veya işaretleşerek anlaşın. Mümkün olduğunca canlıları ürkütmeyin.

11- Doğaya uyumlu olun (sakin davranışlar, sessiz olma yanısıra görsel olarak göze batmayın). Gözlem ve fotoğrafçılık sırasında araziye uyumlu renklere sahip kıyafetler ve hatta mümkünse özel kamuflaj kıyafet ve malzemeleri kullanın. Özel fotoğrafçı gümeleri ve araçlardan fotoğraf çekme bazı prensipleri çiğnenememek kaydı ile önerilebilecek yöntemlerdir.

12- Araç içinde fotoğraf çekmek için yaban canlıları için hayati derecede önemli olan yaşam alanlarının kalbine araçlarla girmeyin. Üreme alanlarına hiç girmeyin.

13- Yaban hayata, yuvalara, üreyen çifte veya üreme kolonisine zarar verenleri gördüğünüzde uyarın. Uyarıya kulak asılmıyorsa Kara Avcılığı Kanunu ve Merkez Av Komisyonu Kararları’na dayanarak Çevre ve Orman Bakanlığı veya Jandarma yetkililerine haber verin.

14- Etik kurallara uyarak iyi bir vatandaş, bilinçli bir korumacı ve iyi bir doğa fotoğrafçısı olduğunuzu gösterin. Davranışlarınızla örnek olun.

Zaten günümüzde farklı açılardan büyük baskı altında olan yaban hayata, istemeden de olsa rahatsızlık verebilecek yaban hayat fotoğrafçılığıyla ilave bir baskı oluşturmayalım. Doğa fotoğrafçılığı yaparken belki olumsuz yöntem ve davranışlarımızı ilk bakışta hissetmeyebiliriz ancak daha sonra farkına vardığımızda o kareler içimizde vicdan azabı oluşturabilir.

Yazı ve fotoğraflar : Cem O. KIRAÇ

21 Mayıs 2013, Ankara

İspinozgiller – III. Bölüm

DAĞ TÜRLERİ

Kara İskete (Serinus pusillus)

Resim1

Ne zaman ürer?

Üreme mevsimi Nisanda başlayıp Temmuz’da sona erer. Yerli bir türdür. Yüksekliğe bağlı göç görülür; Eylül’den Nisan’ın ortasına kadar daha alçak rakımlarda bulunur. Nisan ayının başında görülen ve ötmeyen kuşlar için üreme kodu 0 olarak kaydedilmelidir. Genç bireyler Temmuz ve Ağustos aylarında, alçak rakımdaki kışlama alanlarına gitmeden önce daha yüksek rakımlara çıkar.

Nerede ürer?

Kara isketeler dağ sırtlarındaki huş (Betula sp.), çam, ardıç (Juniperus sp.), ladin (Picea sp.), söğüt (Salix sp.) ve melez (Larix sp.) ormanları ile 2300-3300 m yükseltideki çalılıklarda ürer. Bitki parçaları ve tüylerden yapılan yuvalar çeşitli yerlere yapılabilir. İğne yapraklı ağaçların tepeleri, çalıların ya da ağaçların alçak kısımlarının içi, çatlaklar ve sarp kayalıklardaki delikler yuvaların bulunabileceği çeşitli yerlerdir.

Ötüşü nasıldır?

Erkeğin ötüşü aşağıdaki linkten dinlenebilir.

http://www.xeno-canto.org/134561

Çiftleşme ve kur davranışı nasıl anlaşılır? (Atlas kodu B5)

Erkek tepesini kabartıp kanatlarını açıp kapayarak ve kuyruğunu kaldırarak bir tüneğin üstünden durduğu yerde kur yapabilir ya da uçuş sırasında kuyruğunu ve kanatlarını açarak dalgalı bir uçuş örüntüsüyle kur yapabilir. Dişi çiftleşmek için hazır olduğunda çömelir, kanatlarını titretir ve öter.

Yavru kuşlar nasıl fark edilir (Atlas kodu C12)?

Gençlerin başında siyah yoktur, baştaki tüyler tamamen kahverengidir (Fotoğraf için bkz. http://www.pbase.com/image/153299095)

Karabaşlı İskete (Carduelis spinus)

Resim2

www.rspb.org.uk

Ne zaman ürer?

Erkekler yıl boyunca öterken görülebilse de üreme dönemi Mart ortasında başlayıp Ağustos’ta biter. Karabaşlı isketeler yılda iki kez yumurta bırakır. İlkbahar’daki göç dönemi Nisan sonuna kadar sürdüğünden Mart ve Nisan ayında gözlemlenen, düzenli olarak ötmeyen ve kur davranışı sergilemeyen bireyler üreme kodu 0 ile kaydedilmelidir.

Nerede ürer?

Bir orman türü olan karabaşlı isketeler iğne yapraklı ve karışık ormanlarda, özellikle ladin (Picea sp.) ve göknarların (Abies sp.) olduğu ormanlarda ürer ancak melez (Larix sp.), kızılağaç (Alnus sp.) ve huş (Betula sp.) ormanlarında da üreyebilirler. Yuvalar bitki parçası, tüy ya da hayvan kılından yapılır ve ağaç dallarının ucuna inşa edilir.

Ötüşü nasıldır?

Erkeğin ötüşü aşağıdaki linkten dinlenebilir.

http://www.xeno-canto.org/128823

Çiftleşme ve kur davranışı nasıl anlaşılır? (Atlas kodu B5)

Çiftler kışın ya da göç döneminde bir araya gelebilir. Erkek normalde tünediği yerde başındaki tüyleri kabartarak kur yapar. Üreme mevsiminin erken döneminde uçarken kur davranışı görülebilir. Burada erkek derin kanat çırpma hareketiyle çemberler çizerek uçar.

Yavru kuşlar nasıl fark edilir (Atlas kodu C12)?

Gençler dişilere benzer ancak sırtta ve başta daha belirgin şeritlere sahiptirler.

Çiftleşme ve kur davranışı nasıl anlaşılır? (Atlas kodu B5)

Çiftler kışın ya da göç döneminde bir araya gelebilir. Erkek normalde tünediği yerde başındaki tüyleri kabartarak kur yapar. Üreme mevsiminin erken döneminde uçarken kur davranışı görülebilir. Burada erkek derin kanat çırpma hareketiyle çemberler çizerek uçar.


Yavru kuşlar nasıl fark edilir (Atlas kodu C12)?

Gençler dişilere benzer ancak sırtta ve başta daha belirgin şeritlere sahiptirler.

Resim3

Ne zaman ürer?

Üreme mevsimi Nisan’da başlar, Temmuz’da biter. İki kez yumurta bırakır. Kuşlar Eylül-Mayıs ayları arasında alçak rakımlara göç eder. Bazı erkeklerin göç sırasında öttüğü duyulabilir. Bu yüzden Nisan’da ve Mayıs başında görülen ve kur davranışı göstermeyen kuşlar 0 üreme koduyla kaydedilmelidir.

Nerede ürer?

Alamecekler yüksek rakımlı dağ yamaçlarında (1100-4200m), kurak kayalıklarda, taşlıklarda ya da açık arazilerde çok seyrek bitki örtüsünün, çoğunlukla çalıların bulunduğu alanlarda ürer.

Ötüşü nasıldır?

Erkeğin ötüşü aşağıdaki linkten dinlenebilir.

http://ibc.lynxeds.com/sound/crimson-winged-finch-rhodopechys-sanguineus/flock-flight-male-singing-while-flying

Çiftleşme ve kur davranışı nasıl anlaşılır? (Atlas kodu B5)

Erkeğin kur davranışı dalgalı ve derin bir uçuş şeklindedir. Bir çalının tepesinden öttüğü de görülebilir.

Yavru kuşlar nasıl fark edilir (Atlas kodu C12)?

Gençler dişilere benzer ama başları ve sırt kısımları kum rengine yakın bir kahverengidir. Sırt kısmında koyu renk çizgiler vardır. İkincil örtü tüylerindeki pembemsi renk yalnızca tüylerin alt kısmında bulunur. Anne ve baba yavruları yuvayı bırakatıktan sonra 3 hafta daha beslemeye devam eder.

Çaprazgaga (Loxia curvirostra)

Resim4

Ne zaman ürer?

Çaprazgagalarda gerçek bir üreme zamanı yoktur. Çiftler sonbahar sonunda ve ilkbahar başında bir araya gelir ama besin bolluğuna bağlı olarak her zaman üreyebilirler. Yine de üremenin zirve yaptığı, çoğu popülasyonun ürediği mevsim kıştır. Üreme döneminin dışında besin kıtlığına bağlı bir göç baskını gerçekleşebilir. Türkiye’de bu tip kitlesel hareketler sonbahar ve kış mevsiminde görülür. İstilacı kuşlar baskın yaptıkları alanlarda üreyebilir. Kısacası hangi ay olursa olsun bu türün belirgin üreme davranışı kaydedilirken dikkat edilmelidir. Özellikle istilacı sürüler içindeki gençler ve aralıklarla ötmekten başka kur davranışı sergilemeyen erişkinlere dikkat edilmelidir.


Nerede ürer?

Çaprazgaga gerçek bir iğneyapraklı türüdür; yuvasını çam ve ladinlere (Picea) yapar. Bitki parçalarından, tüylerden ve hayvan kıllarından yapılan yuva ağaçta bulunur.


Ötüşü nasıldır?

Erkeğin ötüşü aşağıdaki linkten dinlenebilir.

http://www.xeno-canto.org/107221

Erkekler yıl içinde herhangi bir zamanda ötebilir. Bu yüzden ötüş tek başına olası üreme göstergesi olarak değerlendirilmemelidir.

Çiftleşme ve kur davranışı nasıl anlaşılır? (Atlas kodu B5)

Kur uçuşu her iki cinsiyet tarafından da sergilenen, kuşların başladıkları noktaya geri döndüğü dairesel bir uçuş olarak tanımlanır. Dişiler kuyruksokumlarını ortaya çıkaracak şekilde kanatlarını sarkıtırken ya da kanatlarını titreterek öterken görülebilir. Erkekler çiftleşme sırasında dişileri besler.

Yavru kuşlar nasıl fark edilir (Atlas kodu C12)?

Genç çaprazgagaların vücudunun alt kısmı, başı ve sırt kısmı dişilere kıyasla daha çizgilidir. Fotoğrafa şu linkten bakabilirsiniz: https://goo.gl/mgSCqd

Robert Manzano Rubio
Yazar Hakkında: 

Barselona (İspanya) doğumlu olan Robert, taze bir Biyolog. Kuşlara ve ekolojiye olan tutkusu 17 yaşındayken başladı. O zamandan beri ulusal ve uluslararası bir çok kuş araştırma ve koruma projesinde aktif görev aldı, buna 2014 yılında katıldığı Türkiye Üreyen Kuş Atlası da dahil. Şu sıralar Channel Adalarında, Alderney Wildlife Trust için çalışıyor. Görevleri arasında bölgenin korunan alanları için yönetim planlarının hazırlanması, izleme programlarının koordinasyonu ve habitat ve türlerin korunması var.

Robert_Manzano_Rubio

Robert Reşadiye’de Atlas Çalışmasında – 2014

 

 

 

Ankara’da Yeşil Bir Kanyon

Türkiye’de yıllar sonra tekrardan bir üreyen kuş atlası yapılacağını duyduğum zamanı hatırlıyorum. Ne kadar mutlu olmuştum. O irili ufaklı yuvarlaklardan bizim ülkemizin haritasının üzerinde görmeyi o kadar çok istiyordum ki. İngilizlerin yaptığı atlas çalışmalarını takip edenler de hep benim kadar hevesle beklemiştir umarım. Ellerinde “Birds of Turkey” kitabı olanlar bile merak etmiyor değildir o kitaptaki soru işaretleri gerçekte ne acaba? Lider Sınav bizimle kontağa geçtiğinde mutlulukla gönüllü olabileceğimi söylemiştim o yüzden.

Nisan 2016, Ankara
Ondan aylar sonra ODTÜ Kuş Gözlem Topluluğunun 2016 tanışma toplantısını ayarlamaya çalıştığımız zamanlardı Lider benimle kontağa geçti Ankara ili toplantısı için. Topluluk olarak ev sahibi olalım dedik ve olduk. Harika bir toplantıydı. Çok harika bir ekibimiz vardı. Toplantıdan sonra ise hiçbir zaman çok merak etmediğim bir konunun içinde buldum kendimi: üreyen kuş türleri. Acaba ülkemizde görülen türlerden hangisi ülkemizde ürüyordu? Kuş gözlemciyim. Tabi ki birçok kuş türü ile bilgim var ama hiç merak etmediğim bu konu o kadar derin ve genişmiş ki. Öğrenecek o kadar çok şey varmış ki! Yeni şeyler öğrenmenin hevesiyle birer ikişer üreyen kuş türleri üzerine bir şeyler öğrenmeye başladım.
Sonunda zamanı gelmişti. Ankara’da arazi zamanı! 27 Nisan sabahı yakın zaman önce tanıştığım, Atlas ekibinden Eylül Dizdaroğlu’nun rehberliğindeki ekibimizi topladık arabaya. Umut Tank ve Göktuğ Öztürk ekibimizin diğer üyeleriydi. İkisi de çok hevesli biyoloji bölümü öğrencileri. Umut ODTÜ’den, Göktuğ ise Hacettepe’den. En çok sevdikleri şeyler farklı olsa da kuş gözlemi çok seviyorlar. Bu sevgilerinin daha da ileride daha da büyüyeceğine eminim.
Arabaya son ekip arkadaşımızı aldığımızda saat 07:00’ye geliyordu. Gecikmemek için biraz hızlı sürüp, çalışmak için seçtiğimiz 10’luk karemize geldik. Hava biraz kapalıydı ama durumun ne kadar ciddi olduğunu ilk sistematik gözlemimizi yapacağımız Astepe Baraj Gölünün yanına gelip arabadan inince anladık. Hepimiz titriyorduk! Hava 5 derece ve rüzgarlıydı. Bunların hepsini gözleme başlar başlamaz unuttuk gerçi. Ankara’da varlığından haberdar olmadığım bir köşe… Her yer meşe, her yer makilik! Sanki Ankara değil.

Nisan 2016, Ankara
Sorunsuz ve heyecanla biten gözlemimizden sonra ikinci sistematik çalışmamız için barajı dolduran nehrin vadisinde ilerledik. Kayalıkların arasında yemyeşil bir vadi. Hava da ısınmıştı oraya geldiğimizde. Bu ısınmayla birlikte gökyüzünü de yırtıcılar doldurmuştu tabi. Bol yırtıcılı ikinci sistematik gözlemimizden sonra ise yine makilik ve kayalık yamaçları olan eski bir yerleşim yerine gittik. Gördüğümüz türler muhteşemdi! Ak yanaklı baştankara ve arıkuşu tek başına yeterdi gerçi. Son sistematik çalışmayı yapmak için seçtiğimiz vadi ise en iyi karemiz olacaktı! Rüya gibi bir yer! Yine Ankara’da olduğuna inanması güç bir yer. Kayalardan akan bir şelalenin böldüğü bir nehrin vadisi. Yemyeşil! Filmlerden fırlama adeta! Yemek molamızı da orada verdik tabi ki. Geç üreme döneminde mayolarımızla geleceğimize sözleştik hemen. Burada gün boyunca aldığımız en yüksek üreme kodunu çamurdan duvara ördüğü yuvasını ziyaret eden bir kaya sıvacısından aldık. Bizi gördüğüne çok şaşıran ve panikleyen bir çift kocabaş ise günün en güzellerindendi.

Böylece ilk günümüzü bitirmiş olduk. O gün uyuduğum kadar rahat çok nadir uyuyabilirim. Ne kadar yorulduğumuzu kelimelerle anlatamayız sanırım. Ne kadar güzel yerler görüp, ne kadar güzel zaman geçirdiğimizi de öyle. Geç üreme döneminde oralara gitmek için sabırsızlanıyorum! Atlas için ise çok heyecanlıyım. Tek dileğim yıllarca devam etmesi. Bunu yapacak ve finanse edecek kişiler ve kuruluşların her daim var olması. Bol kuşlu günler!

Nisan 2016, Ankara
Kaan Özgencil, Mehmet Göktuğ Öztürk ve Umut Tank.

Arazi Günlüklerinde ”Tekirdağ Karesi”

Atlas metoduna göre erken ve geç üreme döneminde aynı karenin ziyaret edilmesi gerekiyor. Geçtiğimiz yıl Tekirdağ’daki 35TNF3 karesinde geç üreme dönemi  arazi çalışması yapıldı. Bu yıl ise İhsan Eroğlu ve Erdem Vardar bu karenin erken üreme dönemi çalışmasını yaptı.

Bu ekibimiz, arazi çalışmalarının organizasyonunu en erken tamamlayan ve Atlas yapan ekiplerden. 2016’nın ilk Atlas arazi günlüklerinden birini de İhsan Eroğlu yazdı.

Habitat-4

Erdem Vardar | İhsan Eroğlu (Nisan 2016, Tekirdağ)

İhsan Eroğlu ve Erdem Vardar’a teşekkür ederiz.

“Sevgili Erdem Vardar’la Trakya’da tarlaların olduğu bir yolda yürüyoruz. Saat sabahın 7’si.. İlk alan, ilk heyecan.. Seslere yaklaşıyorum. İki tarlanın arasında kalmış otlardan gelen ses şimdi yok, uçan kuş da yok… Sinirleniyorum, çünkü oralarda olduğuna eminim… Sonra Erdem uzakta bir kuş görüyor… Bakıyoruz, Bozkır toygarı. Bir iki kare alıyoruz ve tepemizde uçarak öten tarlakuşları çıkıveriyor. Gizemli kuşların tarlakuşu olduğunu ötüşünden anlıyorum. Peşinden türler çorap söküğü gibi… Tepeli toygar, tarla çintesi, kuyrukkakan, 2 ibibik uçuyor… Kayıtlar ard arda geliyor. Stres yerini sevince, huzura ve mutluluğa bırakıyor. İlk acemiliği atlatıyoruz.

Diğer alanlara gidiyoruz. Lider’in 58 numarasına selam ediyor, 57 ile idare ediyoruz 😉 Arılar rahat bırakmıyor, bir tanesi sokuveriyor ensemden. Bir tilki avına kitlenmiş, bizi farketmiyor uzun süre…

Çorlu deresi bitmiş, lağım akıyor. İçimiz cız ediyor. Kanola tarlaları sapsarı bir örtü, buğdaylar henüz yemyeşil. Yorulduk, ertesi güne acısı çıkacak ama değdi mi.. Bence değdi.” (Eroğlu, 2016)

Düşüncelerini ve fotoğraflarını bizle paylaştığı için İhsan Eroğlu’na teşekkürler.

 

Arazi Günlüklerinde Başlangıç

Kuş Atlası Arazi çalışmaları başladı başlayacak. Bu, Türkiye genelinde yapılan ilk atlas çalışması. Hemen her fırsatta kendimizi doğaya atan bizler Kuş Atlası metodunu şu ana kadar benimsemedik. Günümüzde Avrupa Üreyen Kuş Atlası 2 projesine dahil olmuş ülkelerde kuş gözlemcilerinin bu işi bölge koodinatörlerinin yardımıyla çok daha organize bir şekilde yaptığını, görüyoruz. Yani Avrupa’daki kuş gözlemciler, Kuş Atlası Çalışmasıyla tıpkı kuşlar gibi alanlarını en üst seviye de temsil etmeye çalışıyorlar. İnanıyoruz ki Türkiye’deki ilk Üreyen Kuş Atlası çalışmasıyla böyle bir sahiplenme duygusu oluşacak ve belki 20 belki 30 yıl sonra bu proje tekrarlandığında alınan sonuçlar çok daha anlamlı olabilecek.
Sizin, yani Türkiye’nin ilk atlas gönüllülerinin bu süreci yaşarken ve yaşatırken neler hissettiğini ele alacağımız Arazi Günlüklerine bu yazıyla başlıyoruz.
Yayınladığımız bu ilk metinle bir Atlas gönüllüsü olan Ufuk Yörükoğlu’nun gözünden atlası sizlerle paylaşmak istedik. Bir sonraki yazıda sizin paylaşımlarınızı görmek dileğiyle.
IMG_0535

Ufuk Yörükoğlu (Temmuz 2014, Kars

”Kendi halinde bir kuş gözlemcisiyim aslında. Kuşbank’a nadiren, unutmazsam ya da bu kayıt önemli diye düşünürsem veri girerim. Bir gün mail geldi Kuşbank’tan, atlas çalışması ile ilgili kendimize ait bir kare seçmemiz isteniyordu. Toplu mail geldiğine göre çok önemli değildir herhalde diye düşünüp (sonuçta kuş sayımlarına ya da halkalama çalışmalarına katılmadım) Bolu civarından bir kare seçtim. Ertesi gün Lider beni arayınca şaşırmadım değil. Sadece onunla da kalmadı, düzenli olarak mailler geliyor, katılamasam da GPS okuma ile ilgili kurslar düzenleniyor.

Neyse, tekrar aradı Lider, Bolu’da arazi çalışmasına katılmak isterim diye. Şimdi arazide rezil olmak var, kaydettiğim veriler güvenilmez bulunur diye düşünüp iş yoğunluğunu bahane ederek (böyle söyleyince çok önemli hissediyor insan kendini), ne zaman giderim belli olmaz, hem taa İstanbul’dan gelmesin, bana da bahane olur gezerim oralarda diye düşünüp İstanbul’a ben geleyim dedim. Cumartesi günü buluştuk onun üzerine Lider ile. Beşiktaş’ta deniz kenarında oturduk önce, uzun uzun koordinatları, kareleri, neyi nasıl seçeceğimizi anlatıp çaktırmamaya çalışarak arada anlayıp anlamadığımı kontrol edecek sorular da sordu (sınavı geçmişimdir umarım).
Ardından Yıldız Korusu’na, arazi çalışmasına gittik. Nuh nebiden kalma GPS cihazımla telefonu uyumlu olunca ve de sorularına doğru olduğunu düşündüğüm cevaplar verince arazi çalışması yerini hoş bir sohbete bıraktı. Yine de bir saatlik araziyi tamamladık, gördüğümüz tüm türlere uygun kodları verdik. Çalışmamız bitince veri girmeyi de gözden geçirdikten sonra son çaylarımız da içtik. Sabırla benimle ilgilendiği ve bu güzel ağırlaması için Lider’e çok teşekkür ederim. Arazi çalışmasında ansızın çıkıp geleceğinden kuşkulansam da (çizginin dışına çıkmışımdır, bir türlü konmayan kelebeğin peşinde koşuyorumdur) elimden geldiğince planlı hareket edip önceden tarihleri bildirmeye çalışacağım kendisine. Bu yazıyı yazarken bile unuttum, bundan sonra düzenli kayıt tutup bu verileri unutmadan gireceğim.” (Yörükoğlu, 2016)

Bizi kırmayıp düşüncelerini paylaştığı için Ufuk Yörükoğlu’na teşekkür ederiz.

Erkek çütre (Temmuz 2008, Bolu)

Erkek çütre
(Temmuz 2008, Bolu)